Kültür Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kültür Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beyaz Diş kitabı ile tanıdıgımız Jack London'ın ikinci kitabi Ölüme Boyun Egmeyen Adam. 

Arkhe yayın tarafından yayınlanan kitabın Kasım 2006'da basılan ilk basımını okudum ben. Belki daha sonraki basımlarda düzenleme yapılmıştır ama bu basımda çok fazla yazım yanlışı olması beni bir okuyucu olarak rahatsız etti.

Hikaye iki ana kahraman ile başlamasına rağmen ilk sayfalarda tek kahraman üzerinden devam ediyor. Ana karakterimizden öykü boyunca adam sıfatı ile bahsediliyor. Yazar karakterimiz üzerinden insan ya da hayvan farketmeyeceğini, canlinin yaşamak için mücadele verme içgüdüsünü betimliyor.  Yazarımız London, olay örgüsünü anlatır iken bir yandan da çevre koşullarının canlıyı ve canlının canlılık özelliklerini Nasılsıniz şekillendirdiğini gösteriyor.

Öykünün hikayesi şu şekilde gelismektedir. Büyük bir savaşın ardında kalan iki yaralı asker vatanlarına ulaşmak amacı ile yola düşmüşlerdir. Yolda silah arkadası tarafından yalnız bırakılan adam tek başına yoluna devam etmeye çalışmaktadır. Vatanına dogru uzayan bu yolculuk sırasında açlık ve acı ile bogusan adam, bazen hayal kırıklıklarına ugrasa da bu yolu başarıyla sonuca erdirmek çabasındadır. Yolculuk sırasında bazen büyük bazen küçük yiyecekler bularak karnını doyuran insanın böylesine bir süreçten geçtikten sonra insani yanlarinin nasıl torpülendiğini, nasıl hayvani bir canlıya dönüştüğünü yakından takip ediyorsunuz.

Okunası bir öykü olduğunu düşündügüm metin insan türünü de daha yakından tanımanızı sağlayacak.
Türk Edebiyatı'nın duygusal prensesiydi Tezer Özlü. 1943 yılında doğan Özlü, yazar Demir Özlü ve  çevirmen Sezer Duru'nun kardeşidir. Kütahya Simav'da doğan duygusal yazarımız, 10 yaşında iken İstanbul'a gelir ve burada Avusturya Kız Lisesi'ne kaydettirilir. Fakat kaydı yapılan bu okuldan mezun olamaz.

1961'de başladığı yurt dışı macerası Paris'te tanıştığı Güner Sümer'le evlenmesi ile 1964 yılında bir süreliğine aksar. Eşi ile Ankara'ya yerleşen Özlü, Ankara'da Almanca çevirmenlik yapar. Sümer'le ayrılan Özlü İstanbul'a yerleşir ve burada farklı hastanelerin psikiyatri kliniklerinde kalır. Klinik sürecinde ünlü kitabı Çocukluğun Soğuk Geceleri kitabını yazar.

1968 yılında Erden Kıral'la evlenen Özlü'nün Deniz isminde bir de kızı olur ve 1981'de bir burs kazanarak Berlin'e gider. Berlin'e gitmeden Kıral'dan ayrılan Özlü Hans Peter Marti ile evlenen Özlü Zürih'e yerleşir ve 42 yaşında Zürih'de vefat eder.

Tezer Özlü'nün kitaplarını incelediğinizde bir karamsarlık sezilir ve hatta intihar edebilecek bir ruh haline büründüğü düşünülebilir fakat intihar etmemiştir. Kitaplarında sıkça bahseder ölümden.

Eserleri aşağıdaki gibidir:

Eski Bahçe (Öykü)
Çocukluğun Soğuk Geceleri (Roman)
Bir İntiharın İzinde (Roman)
Yaşamın Ucuna Yolculuk (Roman)
Eski Bahçe-Eski Sevgi (Öykü)
Kalanlar (Deneme)
Zaman Dışı Yaşam (Senaryo)
1932 yılında yazılan Gecenin Sonuna Yolculuk Louis Ferdinand Celine'in ilk romanıdır. Hikayesi 1910-1930 yılları arasında geçen romanın ilk yarısında, Bardamu'nun 1.Dünya Savaşı ile Afrika-Amerika gezileri; ikinci yarısında ise; Paris'e dönüşünü ve orada bulduğu huzuru anlatılır. Yazarın kendi gerçek yaşantısıyla örtüşen ve hayal ürünü olan bir çok nokta vardır romanda. Bu açıdan değerlendirildiğinde roman yarı otobiyografik bir eserdir.

Celine romanında, Avrupa'daki savaş illetini, Afrika'daki yoksunluğu, hem sömürgeci beyazların hem de siyahi halkın aslında gerçekten ne denli enayi olduğunu, Amerika'nın ise ne derece büyük bir kapitalist makine olduğunu anlatır.

Celine'in karakterleri romanda sokak dili kullanırlar. Bu nedenle roman, o dönemde ağır bir edebi dil kullanan fransız yazarlar arasında çok sert eleştirilere mağruz kalmıştır. Ancak Celine Gecenin Sonuna Yolculuk romanıyla fransız edebiyatına yeni bir soluk getirmiştir. Eleştirilere cevap olarak ise Celine romanlarını : "konuşan dil" olarak tanımlar.





Bilmem, bu zamana kadar kaç tane aşk romanı okudunuz? Kaç aşk romanını önerdiniz ya da hediye ettiniz bir başkasına? Ya da kaç aşk şiiri ezberlediniz, aşkınıza okumak ya da o okurken devam ettirebilmek için?

Ferdi DEMİR, bu kitabında ne bir öykü yazıyor ne de bir şiir. Aşkı denemelerle ifade etmeye çalışıyor.

Bazen ayrılan sevgililer oluyor hikayenin kahramanı, bazen hoşlandığı kızın adını öğrenmek için yaptığı şeylerle gülünç duruma düşen adamın... Ama hep ana konu aynı:"AŞK".

En fazla 4 sayfadan oluşan denemeler ile hızlı bir şekilde ilerlemenizi sağlayan yazar, oldukça yalın bir dil kullanıyor. Her bölümün başında ya da sonunda verdiği kalın harflerle yazılan anlamlı sözler ile denemeye alıştırma ya da denemenin etkisini arttırma amacı güden yazar, konuların bağımsız oluşundan dolayı geçişleri yumuşatmaya çalışıyor.

Eğer edebi türleri okuyan, klasiklere hayran okurlardan iseniz bu kitabı kesinlikle elinize almamalısınız.

Aşk romanları, popüler kitaplar ve Ahmet Batman tarzı okurlardan iseniz kitap tam sizin içindir.

Kitapları ayırt etmek zordur ve bazen olanaksızdır. Ama okurları ayırmak önemlidir. Eğer bu kitabı birine önerecek iseniz o birinin ne tür okuduğunu iyi analiz etmelisiniz. Çünkü deneme okuyan okur çoktur fakat bu şekilde eleştirel değil duygusal denemeler okuyan çok azdır.

Ama 17-18 yaşların cici kızlarına bu kitabı önerebilirsiniz. Ve bu şekilde aşk kitabı okuma furyasındaki bir zincire de siz halka eklemiş olursunuz.
Ünlü kahin Edgar Cayce, 1877 - 1945 yılları arasında ABD'nin Kentucky eyaletinde yaşamıştır. Adını tarihe uyku halindeyken ruhani olarak başka bir evrene geçerek, daha önceden bilmediği hastalıkların nasıl tedavi edileceği konusunda bilgiler aktarması ile yazdırmıştır.

Çocukluk yıllarında hastalanarak komaya giren Cayce, doktorların çabalarına rağmen bu durumdan kurtarılamamış ve  baygın haldeyken yaptığı konuşma ile ilk kez trans halindeyken bir hastalığın tedavisi hakkında yol göstermiştir. "Enseme bir beyzbol topu çarptı. Özel bir yakı yapın ve enseme kuvvetlice basın. Acele edin yoksa beyin zarının zarar görme ihtimali var." sözleri üzerine yapılacak yakının formülünü vermiş ve ailesi bu formülü uygulamıştır. Ertesi gün ayağa kalkan Cayce, uyku halindeyken söylediklerini hatırlamadığını ifade etmiştir.

Astroloji, reernkarnasyon ve Atlantis ile ilgili kehanetleri de bulunan Cayce, uyku halindeyken bir çok hastalığın tedavisi hakkında yol göstermiş ve uyku hali sona erdiğinde bu bilgileri hatırlamadığını belirtmiştir.

Geleceğe yönelik bazı kehanetleri de bulunan Cayce, öleceği tarih ve saati de önceden haber vermiştir. "Akşam 5'te tamamen kurtulacağım" cümlesi ile işaret ettiği 3 Ocak 1945 tarihinde yaşamını yitirmiştir.

Henry David Thoreau 1817 - 1862 yılları arasında Amerika'da Massachuetts eyaletine bağlı Concord bölgesinde yaşamış yazar ve filozoftur.

1817 yılında Condord'da doğan yazar, 1837 yılında Harvard Üniversitesinden mezun olmuştur. Harvard'dan mezun olduktan sonra bir süre babasının dükkanında çalışmış, daha sonra ise öğretmenlik yapmıştır. Bu yıllardan sonra Ralph Waldo Emerson ile tanışan Thoreau bir süre onun asistanı gibi yaşamış ve The Dial isimli dergiye şiir ve yazılarıyla katkıda bulunmuştur. Concord şehrinin dışında yer alan Walden Gölü kıyısında, Emerson'a ait bir arazi üzerine klübe inşa ederek yaklaşık 2 yıl burada yaşamıştır. Bu klübede yaşadığı yıllarda "Walden" ve "Concord ve Merrick Irmakları Üzerinde İki Hafta" adlı iki eseri yayınlamıştır. Thoreau sağlığında sadece bu iki kitabı yayınlayabilmiştir.

ABD-Meksika savaşı yüzünden ödemeyi reddettiği vergi nedeniyle cezaevinde geçirdiği bir gece sonucu 1949 yılında "Sivil İtaatsizlik" adlı makaleyi yazmış ve siyasi düşünce tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Gandhi, Tolstoy ve Martin Luther King gibi isimlere ilham kaynağı olan bu makale Thoreau'nun en önemli eserlerinden biridir.

Thoreau 1962 yılında hayatının tamamını geçirdiği Concord'da tüberküloz nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Tüm eserleri 1906 yılında 20 cilt halinde basılmıştır.
Ahmet ÜMİT, genç yaşlı küçük büyük herkesi kalemine hayran bırakan ender yazarlarımızdan biridir. O'nun kitapları salt öykü ya da salt olaylar dizisi değildir. Ahmet ÜMİT'in eserlerinde bilgi ve olay örgüsü birlikte verilir. Yazar öyle zekidir ki olay içerisine yerleştirdiği bilgileri siz istemeseniz de kapmanızı sağlıyor.

Detaylı tasvirleri bazen sıkıyor olsa da eğer İstanbul'da Beyoğlu sokaklarında zaman geçirmiş ya da geçirecek iseniz; buraları aklınıza kazıyor. Yıllar önce burada yaşanan olaylarla sizi etkiliyor. Şehrin tarihi özelliklerinin yanı sıra kültürel yapısını da iliklerinize kadar hissetmenizi sağlıyor. Farklı özelliklerdeki değişik karakterleri ile Beyoğlu'nun En Güzel Abisi tam bir Dan Brawn tarzı.

Olaylar birbiri ile o kadar titizlikle bağlanmış ki; roman bitene kadar katili bulamıyorsunuz. Her bir bölümde daha önceden şüphelendiğiniz kişinin katil olduğu düşüncesinden vazgeçiyorsunuz. Detaylarla dolu olan bu roman, Ahmet Ümit'in belki de en çok okunan kitabı olacaktır.

Yalın bir dille yazdığı romanı elinizden bırakamayacak; "şu bölüm bitsin, dur şurayı da okuyayım" derken bir bakmışsınız bitirmişsiniz.

Eğer polisiye ve cinayet romanları okuyor iseniz; Beyoğlu'nun En Güzel Abisi romanı tam size göre.

 

İnsan tanımadığı bir adama aşık olur mu? 
Ya da onun yollarını nasıl böyle bekler?
Ümit besler mi ona kavuşmak için?
Ya adını öğrenmek için neler yapabilir?
Ne kadar zahmete girer? 
Tüm bu soruların cevabı bu kitapta!

"Bir adam yok oluyor" Pontalis'in sıkça konuşulan öykülerinden biridir. Hikaye içinde hikayelerle bezeli olan bu kitap, sizi hikayenin içine alarak karakterinizle konuşmanıza sebep olacaktır. 

Hastalık ile baş etmek zorunda olan adam, yaşlılıkla da boğuşa dursun, kahramanımız bu çaresiz adamı görebilmek için onun olduğu, gezdiği yerlerde zaman geçirmektedir. 

İsmini dahi bilmediği bu adama karşı olan hislerini kendine dahi itiraf edemeyen karakterimiz aslında yapması ya da yapmaması gereken her şeyin farkındadır. 

Yalın dili, akıcı anlatımı ile süslenmiş hikayesi ile öykü içinde öykülerle kısa zamanda bitirebileceğiniz bir kitap... Talat PARMAN'n çevirisini yaptığı kitap, Bağlam Yayınları tarafından yayınlanmıştır. Zaman kavramı, insanlık, arkadaşlık ve aşk... Tüm bu insani duygu ve kavramların bir arada bulunduğu hikaye çok güzel anlatılmış. 

2002 yılında ilk basımı yapılan kitap, Canan SUNAR tarafından tasarlanmıştır. Eğer hala okumadı iseniz; mutlaka öneriyorum. Okurken hayatın izlerini yakalayacak, farklı hayatların bir anda aynı bütün içinde yer almasına inanamayacaksınız. 

Tanındık, bilindik kişileri okumaktan sıkılmış, yeni yazarlar arayanlara önerebileceğim ilk kitap Safran Çiçeği'dir.

Düşünce özgürlüğünün olmadığı, karanlık, farelerle dolu cezaevlerinde, koğuşlarda insanların ölüme terk edildiği bir zamandan bahsediyor kitap.

Anne sevgisi ile yanan bir kız evladı, koğuşta en iyi arkadaşı bir fare olan bir anne... Acılı ama azimli hikayesi ile bazen gözlerinizi dolduracak; bazen de intikam duygunuzu kabartacak bu öykü; çok da sanal değil. Olaylar bölgemizde yaşanıyor, yaşamlar burada son buluyor.

Okumadığınıza pişman olacağınız bir roman Safran Çiçeği. Yelda KARATAŞ ile tanışmanın zamanıdır bence. Okumadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz. Durum betimlemeleri, acımasızlık ve ölüm. Hepsi bir arada.

Öykü dalında önemli ödüllere layık olduğunu düşündüğüm kitap, sizlere bir dünya daha açacak.
Ünlü cinayet romanı Şah Mat'ın yazarı Mario MAZZANTI'nin ikinci etkileyici polisiye romanı: GÖRDÜĞÜNE ASLA İNANMA.

Gerek kurgusu ile gerekse karakterlerin gerçekliği sayesinde elinizden bırakamayacağınız bu cinayet romanı, her sayfasında sizi şaşkınlığa uğratıyor.

Romanımızın baş kahramanı, bir psikiyatrist olan Profesör Trevis, kendisini büyük bir cinayet zincirinin içerisinde bulur. Ortada bir katil vardır ve yıllar sonra yeniden cinayet işlemeye başlamıştır.

Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere çok yakınımızda olan bu acımasız katil, canı yanmış bir erkektir.

Hayır, hayır. Daha fazla ip ucu vermeyeceğim. Gerilim, psikoloji ve cinayetin bir arada olduğu kitap, bağımlılık yaratacak.

Hala okumadı iseniz; mutlaka edinin!
"Özgürlük bir tepki değildir, özgürlük bir seçim değildir. Seçebildiği için özgür olduğunu düşünmek sadece iddiadır. Özgürlük, içinde ceza korkusu ve ödül beklentisi olmadan saf ve yönsüz bir gözlem halidir..."

Bu cümleler Jiddu Krishanamurti'ye ait. Evrensel öğretmen olarak adlandırılan bu düşünür, 1895-1986 yılları arasında yaşamış ve seyahat ederek sohbetler gerçekleştirmiştir. Jiddu Krishanmurti arkasında pek çok ses kaydı, yazı, öğretmen ve öğrencilerle, din ve bilim adamlarıyla yapılmış tartışma, televizyon ve radyo söyleyişisi, mektuplar bırakmıştır. Ses kayıtları kitap haline getirilmiş ve okuyucuya sunulmuştur. Özgürlük Üzerine, İlişki Üzerine, Tanrı Üzerine, Korku Üzerine, Doğru Meslek Üzerine bunlardan bazılarıdır.
İş başvurusu yapmak çoğumuz için bir zorunluluktur. Açık bir pozisyona başvururken hazırladığımız öz geçmişlerden biraz farklı olsa da, Da Vinci de bundan tam 532 yıl önce Milano Dükü Ludovico Sforza'ya hitaben iş başvurusu mektubu yazmıştır. Günümüzdeki gereksiz bilgilerle doldurulan öz geçmişlerden farklı olarak Da Vinci, Dük'ün ihtiyacı olan noktalara değinmiş, diğer önemli özelliklerini belirtmemiştir. Yalnızca Dük'ün ilgisini çekebilecek ve çağının ötesinde bir anlayışla yazdığı bu mektupta şu ifadelere yer vermiştir :

"Ey Yüce Lord,
Savaş makinelerinin mucitleri olarak ortaya çıkarılanların deneyimi artık yeterince göz önünde bulundurulduktan ve sözü edilen cihazların her yerde kullanılanlardan çok farklı olmadığını kavradıktan sonra, başkalarının hakkını yemeksizin, siz ekselanslarıma sırlarımı açıklayacağım. Sizin en uygun yer ve zamanda, aşağıda değinilen tüm konuların tanıtımını yapmayı öneriyorum.

-Çok hafif ve güçlü ve kolayca taşınmaya uygun köprüler için planlarım var.
-Bir yer kuşatıldığında hendeklerdeki suyun nasıl kesileceğini ve sayısız miktarda uzayan merdivenlerin ve diğer araçların nasıl yapılacağını biliyorum.
-Belirli bir noktaya ulaşmak için nehrin altından geçmek gerekse bile hiç gürültü çıkarmadan yer altından geçmek için tüneller ve geçitler kazmak için yöntemlerim var.
......"
Türk Polisiye kitap yazarı Ahmet ÜMİT'in en güzel kitaplarından biridir PATASANA.

Hitit'lerin yaşadığı bölgede, Anadolu'da geçiyor hikaye. Cinayetle başlayan romanda bir yandan tutucu bir halkla baş etmek, bir yandan da kazı işlerini tamamlamakla uğraşan arkeolog grubumuz, Hititli Saray Yazmanı Patasana'nın gizlice yazdığı yazıtların peşindedirler.

Cinayet kurgusunun içerisinde Anadolu tarihini de yazıtlar aracılığı ile gündeme getiren kitap, adeta tarih kokmaktadır. 

İlk basımı 2000 yılında yapılan roman, Ahmet ÜMİT'in üçüncü romanıdır. 
Yunan mitolojisinde uyku tanrısı Hypnos.
Yer altında, ebedi karanlığın hüküm sürdüğü Erebos'ta yaşar, ama her gece annesi Nyx (gece tanrıçası) ile birlikte göğe çıkar. Hypnos ölüm tanrısı Thanatos'un ikiz kardeşidir, bu yüzden bu ikisi çoğu zaman birlikte anılır ve tasvir edilir. Oneiroi adı verilen, kara kanatlı rüya daimonları da Hypnos'un kardeşleri veya oğullarıdır. Omuzlarında ya da şakaklarında bir çift kanat taşıyan genç bir erkek görünümünde betimlenen Hypnos'un, tasvirlerde elinde genellikle sembolü sayılan bir afyon çiçeği sapı veya ucundan unutkanlık nehri Lethe'nin sularının damladığı bir ağaç dalı olur, bazen de bir meşaleyi yere bakacak şekilde, ters tuttuğu görülür. Mitolojik hikayelerde fazlaca yer almamakla birlikte, ay tanrıçası Selene'nin aşık olduğu yakışıklı çoban Endymion'a gözleri açık olarak uyuma yetisi Hypnos tarafından bağışlanmıştır. Roma mitolojisindeki karşılığı, yine uyku anlamlarına gelen Somnus veya Sopor'dur.



İbni Fadlan 921 yılında Abbasi halifesi Muktedir'in İdil Bulgarları hükümdarı Almış Han'a gönderdiği heyetin içinde yer alan dönemin diplomatı ve gezginidir. Görevi İdil Bulgarları'nın müslüman bilginlerini dinlemek, halifenin mektup ve hediyelerini iletmek olan İbni Fadlan seyahatnamesini Rihle adlı eserinde kaleme almıştır.

Seyahati sırasında Oğuz türkleri ile karşılaşan İbni Fadlan Oğuz Türklerine ilişkin şu cümleleri kaleme almıştır:

"Bu dağı geçtikten sonra Oğuzlar denen Türk kabilesinin yanına vardık. Bunlar göçebeydiler. Kıl çadırlarda konup göçüyorlardı. Göçebelerde olduğu gibi yer yer gruplar halinde çadırları vardı. Zor şartlar içindeydiler. Yolunu şaşırmış eşekler gibi bir dine inanmıyor ve başvurmuyorlardı, akıllarına göre hareket ediyor, hiçbir şeye ibadet etmiyorlardı. Aralarında biri reisine bir şey danışınca 'Ey rabbim şu şu konuda nasıl hareket edeyim' der. İradeleri şura iledir. Yalnız bazen bir konuda ittifak edip o işi yapmaya karar verirler. İçlerinden en değersiz biri gelir bu ittifakı bozabilir.

"Zina diye bir şey bilmezler. Birinde böyle bir şey görürlerse onu iki parçaya bölerler. Ağaçların dallarını bir yere getirip failin ellerini-ayaklarını ağaca bağlarlar, sonra o dalları serbest bırakırlar adam ikiye ayrılır."




Orman ve Su İşleri Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü ormanlardaki çeşitliliği sürdürerek iklim değişiklikleri ve hastalıklara karşı direnci sağlamak, ıslah potansiyeli olan genleri korumak ve ekosistem devamlılığını sürdürmek için türlerin korunmasını amaçlıyor.

Bakanlık 2013 yılında orman zararlıları ile mücadele amacıyla 341.631 hektar alanda çalışma yaparak, 53 laboratuvarda üretilen 534.500 faydalı böceği ormanlara bıraktı. 1984 yılından günümüze kadar devam çalışmalar kapsamında 11.421.000 böcek üretilerek ormanlara bırakıldı. Ayrıca Biyolojik Mücadele kapsamında 5.700 keklik ormanlara salınarak, 130 karınca nakli gerçekleştirildi. 61.125 suni kuş yuvası ile ormanlara asıldı.

Biyolojik Mücadele kapsamında ormanlarımızda yer alan faydalı böceklerin erginleri toplanarak, laboratuvarlara taşınıyor ve laboratuvarlarda elde edilen olgun bireyler ormanlarda zararlı böceklerin bulunduğu ağaçların diplerine bırakılıyor. Laboratuvarlarda üretilen faydalı böcekler, zararlı böceklerin nesillerini yok etmekle birlikte kendi nesillerini de devam ettirerek ormanlarımızdaki biyolojik çeşitliliği korumaya katkıda bulunuyor.

"Ormansız bir yurt vatan değildir.", "Yeşil görmeyen gözler, renk zevkinden mahrumdur." bu sözler Önderimiz Atatürk'e ait. Ağaçların, ormanların çeşitli amaçlarla yok edildiği bir dönemde, doğa bilincimizi tekrar hatırlamak adına atamızın içimizi ısıtan anısını paylaşmak istedik.


Yürüyen Köşk olarak bilinen 1929 yılında Yalova'daki çiftlik arazisi üzerine inşa edilen köşk Atatürk tarafından Türk milletine hibe edilmiştir. Köşkün yapımı sırasında karşılaşılan bir zorluk yaratıcı bir çözümü de beraberinde getirmiştir. Köşkün ikinci katının yapımı sırasında yetkililer asırlık bir çınar ağacının dallarının inşaata girdiğini fark etmiş ve ağacı kesmek zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Bunun üzerine Atatürk, "ağacı kesemezsiniz, köşkü kaydırın" talimatı ile bugünlere ilham olması gereken bir talimat vermiştir. İlk etapta nasıl yapılacağı üzerinde tartışmalar olsa da, İstanbul'dan tramvay rayları getirilmiş ve köşkün temellerine yerleştirilerek köşk kaydırılmıştır. Asırlık çınar bugün müze olarak kullanılan Yürüyen Köşk'ün yanında tarihi ile birlikte yaşamaya devam etmektedir.

Kitap incelemesi iki şekilde yapılır:

1) Analitik İnceleme (Daha çok kelime inceleme içerir)

2) İçerik İnceleme (İçeriği inceler)

Eğer profesyonel anlamda eleştiri ya da inceleme projeleri yapıyor iseniz; Analitik İnceleme yöntemini kullanmalısınız. Bu yöntem kendi içerisinde farklı dallara ayrılır. Cümle yapıları(devrik cümlelerin çokluğu, anlatım bozuklukları yönü vs...) açısından yapılan incelemeler olduğu gibi yazım yanlışları, çevirmenin gücü, kullanılan kelimelerin kökeni gibi faktörleri incelemeleri yönü ile kendi içinde dallara ayrılmaktadır. 

Eğer okuduğunuz kitapları özümsemek adına incelemeler yazmak ister iseniz; içerik incelemesi yapmalısınız. 

İçerik incelemesine başlarken dikkat etmeniz gereken ilk nokta; yazardan bağımsız incelemeler yapabiliyor olmanızdır. Bu demektir ki; yazarın hayatı, yazarın yazarlıktaki başarı ya da başarısızlıkları kitabın içeriğini etkilememelidir. Yazardan bağımsız yaptığınız incelemeler çok daha yararlı ve doyurucu olacaktır. 

İnceleme yaparken dikkat etmeniz gereken bir diğer konu da imgelerdir. Yazarın hikayenin içerisinde sıkça tekrarladığı kelimeler, sıkça üzerinde durduğu durumlar, aslında hikayenin arka planında verilmeye çalışılan mesajdır. Örneğin cami, tapınak, kilise gibi dini simgeleyen kelimeler OTORİTE anlamını taşımaktadır. 

İnceleme yaparken, kitabın hikayesi kısa bir şekilde anlatılmalı, karakterler de aynı şekilde kısa kısa tanımlanmalıdır. 

İnceleme yapmadan önce kitap okunuyor iken sizi etkileyen, kafanızda yer eden, olumlu ya da olumsuz bir şekilde kafanızda yer tutacağına inandığınız kelime, cümle ya da paragrafların altını çizmelisiniz. Bazen oluyor ki eleştiri yazınızı yazarken aklınıza bir nokta geliyor fakat nereden hatırladığınızı bilemiyorsunuz. İşte bu notlar size yardımcı olacaktır. 

Son olarak, hiç bir inceleme yazısı tam anlamıyla nesnel yazılar olmayacaktır. Çünkü inceleme yazılarımızı yazıyor iken kendi bilgi ve deneyim birikimlerimizin etkisindeyizdir. 
28 Mart 1884 yılında Çorlu'da dünyaya gelen ESENDAL, o zamanlar çiftçilik yapan Şevket Bey ve Emine Şadiye Hanım'ın 3 oğlundan ikincisidir.

Edebiyatçılığının yanı sıra büyükelçilik, milletvekilliği ve parti genel sekreterliği yapmıştır. En ünlü eseri Ayaşlı ile Kiracılarıdır. (1934)

Çocukluğunda savaş ve göç olayları nedeniyle eğitimine sistemli bir şekilde devam edemeyen yazarımız, Arapça, Fransızca ve Farsça'yı kendi çabaları ile öğrenmiş ve geliştirmiştir. Balkan Savaşları, Bulgar Baskınları ve göçler nedeni ile mal varlığını kaybeden ESENDAL ailesi İstanbul'dan önceleri kaçtıysa da sonra geri dönmek zorunda kalmıştır. 1907 yılında babasını kaybeden ESENDAL, memurluğu alarak ailesinin sorumluluğunu üzerine almıştır.

Dayısının kızı ile evlenen Memduh Şevket Mehmet, Ahmet ve Emine adlarını verdiği 3 evlada sahiptir.

1906 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne Kara Kemal yardımı ile üye olmuştur. Önceleri ücret karşılığı iş yapan Memduh Şevket, ilerleyen zaman ile birlikte grubun düşünce yapısını benimseyerek mesleki temsilciler grubunun da önde kişileri arasında olmuştur.

13 Kasım 1918 tarihinde İngilizlerin İttihat ve Terakki Cemiyeti ofisi baskınlarından kaçmayı başarabilen Esendal, İstanbul'un farklı yerlerinde yaşamış ve İtalya'ya da göç etmiştir. 1920'de Mustafa Kemal ATATÜRK'ün çağrısı üzerine Milli Mücadele'ye destek vermek için Ankara'ya gitmiştir.

Esendal, memuriyet yılları arasında 1912'de Bakü,  1925'de Tahran ve 1933'de ise Kabil Elçiliği yapmıştır.

1925'de Türkiye'ye geri döndüğünde Kabataş Lisesi ve Mekteb-i Sultani'de coğrafya öğretmenliği yapmıştır. Öğretmenlik yılları sırasında ittihatçı arkadaşları ile Meslek Gazetesi ismiyle bir siyasi gazete çıkardı.

Yazarın öyküleri Sanat ve Edebiyat, Seçilmiş Hikayeler, Ulus, Ülkü, Hisar, Pazar Postası, Türk Dili gazete ve dergilerinde yayınlanmıştır.

Türk edebiyatının durum hikayeciliğinin temsilcilerindendir.
En ünlü eseri Ayaşlı ve Kiracılarıdır.

16 Mayıs 1952 günü hayatını kaybeden Esendal, Ankara Cebeci mezarlığı'na defnedilmiştir.

3. Sahaf Şenliği 22 Aralık'ta Eskişehir'de
3. Sahaf Şenliği 22 Aralık'ta Eskişehir'de

Eskişehir'li kitapseverler 22 Aralık Pazartesi Günü saat 10:00 itibari ile ucuz kitapla buluşuyor!

Eskişehir'in merkezi caddelerinden biri olan Kırım Caddesi'nde Kıraathane'de gerçekleşecek olan Sahaf Şenliği yıl başı gecesi saat 19:00' a kadar devam edecek.

50 Kuruştan başlayan fiyatlarla kitap sahibi olmak isteyenler, bu fırsat tam sizlik.




Kategoriler

Blog Arşivi

Blogu Çevir